0530 265 75 35
0530 265 75 35
2 Yaş Sendromu Nedir?

2 Yaş Sendromu Nedir?

ÇOCUKLARDA İKİ YAŞ SENDROMU

2 Yaş Sendromu Nedir?

Çocuklarda 18.aydan itibaren başlayıp 30. Aya kadar süren, bebeklikten çocukluğa geçiş dönemini kapsayan, çocuğun ruhsal ve fiziksel olarak kendini ispatlama çabasına girdiği, çoğunlukla aileler tarafından zorlu geçen döneme ‘2 yaş sendromu’ adı verilmiştir. Bebeklerin ilk yılı hem fiziksel hem de ruhsal olarak tamamen anneye bağlı olarak geçer. Dünya ile yeni tanışmış bir bebeğin tek ihtiyacı kendini güvende hissettiği anne sıcaklığıdır. Bebeğiniz doğduğu andan itibaren her ay hızla gelişecek ve 1 yaşını doldurup, yürümeyi başardığında artık sizden bağımsız bir birey olduğunu keşfedecektir. Bir parça farkındalıkla bu sancılı olabilecek dönemi en hafif şekilde atlatabilmeniz mümkündür.

 

2 Yaş Sendromu Geçiren Çocukların Davranış Biçimleri Şöyledir ;

  • Kendisinden istediğiniz herşeye itiraz etme
  • Sık sık ağlama nöbetleri geçirme
  • Bağırma ve inatlaşma
  • Kendine, size veya bir nesneye vurma, oyuncağını fırlatma
  • İştahsızlık
  • Uyku düzeninde bozukluk


Hiç şüphesiz her çocuğun mizacı birbirinden çok farklıdır bu yüzden kimi çocuk bu dönemi çok hafif atlatırken, başka bir çocuk çok daha zorlu atlatabilir. Bu kritik geçiş döneminde ailelerin davranış şekillerinin çocuklar üzerindeki etkisi de çok önemli bir noktadır. Bebekliğinden itibaren sevgi ve güven ortamında yetişmemiş olan bir çocuğun kişisel gelişiminin en hızlı olduğu 2 yaş döneminde uyumlu bir gelişim göstermesini beklemek imkânsızdır. Enerjisini en doğru şekilde atamayan, anne babasından sürekli olarak azar işiten ve aile içinde hem ruhsal hem de fiziksel olarak şiddeti deneyimleyen bir çocuğun, hayatının önemli bir dönüm noktası olan 2 yaş döneminde aldığı tüm hasarlar ileride ki hayatını çok ciddi şekilde etkileyecektir.

Anne Babaların Tutumları Nasıl Olmalıdır?

.Öncelikle anne ve babaların çocuklarının geçirdiği bu dönemin geçici bir durum olduğunu kabul etmeleri ve çocuğun davranışlarını değiştirmek yerine kendi davranış biçimlerine dikkat etmeleri gerekmektedir.

.Bu dönemde çocuk bir birey olduğunu ailesine ve çevresine ispatlama tutumu içerisindeyken ebeveylerin ısrarla doğru davranışı öğretme çabaları sonuç vermediği gibi durumu daha da zor bir hale getirir. Çocuğunuzu belli sınırlar çerçevesinde bağımsız bırakarak çevresini doyasıya keşfetmesine izin vermeniz gerekmektedir. Örneğin kumandayı kurcalayabilir, çekmecelerinizi karıştırabilir, dağıtabilir, çantanızı boşaltabilir. Etrafındaki herşeyi öğrenmek isteyen bir çocuğun merak duygusunu dizginlemek hayal dünyasına büyük zarar verir ve onu hırçınlaştırır.

.Kabul etmek gerekir ki bu dönem aileler içinde çok kolay bir dönem değildir. Çocuğunuzun gün içinde girdiği ağlama krizleri, inatlaşmaları, öfke nöbetlerini aşmanın en önemli yolu çocuğun dikkatini dağıtmaktır. Dikkatini başka bir yöne çekebilmeyi başarabilirseniz olumsuz davranışını hemen unutacaktır. Eğer durumu uzatıyorsa en iyi çözüm çocuğunuzu kendi haline bırakmak, üstüne gitmemektir. Sakinleştiği zaman kararlı ve iyimser bir şekilde konuşmak en doğru yoldur.

.Anne babaların bu dönemde yaptıkları en büyük yanlışlarından biri de sırf ağlamasının önüne geçmek için çocuğun her istediğini yapmaktır. Bu durum kısa vade de sizi sıkıntıdan kurtarsa da bir diğer öfke nöbetinde iki katı zorlukla kaşınıza çıkacaktır. Çocuğunuz sevgi ve şevkat kadar otoritenize de ihtiyaç duyar. Kendinden emin, sınır koyabilen bir tutum içerisinde olmanız onun gelişimine büyük katkı da bulunur.

.Anne baba olarak çocuğunuza karşı tutarlı davranışlar içerinde olmanız gerekir. Birinizin evet dediği bir isteğe diğeriniz hayır derse çoğunuz’ 2 yaş sendromunda ‘yaşadığı duygu bozukluklarını ömür boyu atlatamaz.

.İnatlaşma nöbetlerini engellemek için çocuğa seçim yapma olanağı tanımalısınız.

Örneğin pilav mı yemek istersin yoksa makarnamı belki de sebze yemek istersin gibi seçenekli bir durumda çocuk kendi seçimi yapacağını hissettiğinde inatlaşmaya girmeden istediğinizi yapacaktır.

Sonuç olarak her zaman anne babaya düşen görevlerin önemi karşımıza çıkmaktadır. Unutmamak gerekir ki çocuklar bir toplumun geleceğidir ve çocuk yetiştirmek çok ciddi bir meseledir. En önemlisi çocuklar söylenileni değil gördüklerini eyleme geçirirler. Onlar için verimli bir rol model olmak tamamen bizim inisiyatifimizdedir.